Ali ŞAHİN'i Yakınları, Yoldaşları Anlatıyor:

 

 

Bir tutsak yoldaşı Ali Şahin’i anlatıyor:

 

19-22 Aralık olmuş, bizi Edirne F tipine sevk etmişlerdi. Benim de içinde bulunduğum belirledikleri grupları 2-3 ay sonra yeni açılan Tekirdağ F tipine sürgün ettiler. O günlerde dışarıda da operasyonlar oluyor ve gruplar halinde insanlarımızı tutuklayıp getiriyorlardı. Genç ve tecrübesiz ama bir o kadar da saf ve temiz insanlarımızdı bunlar. Bu gençlerimizden biri de Ali Şahin'di. Beni tek kişilik hücreye attıkları için, Ali ile karşılaşma ve yüzyüze görüşme olanağım olmadı. Ama onun ötesinde Ali ile çok iyi bir diyalogumuz vardı. Hapishane idaresi yeni gelen genç insanlarımızı mümkün olduğunca bizden uzak tutmaya ve onlar üzerinde psikolojik baskı yaratmaya çalışıyorlardı. Ali'yi de hem bizden uzak bir hücreye atmışlardı, hem de kim olduğunu bilmediğimiz bir kişinin yanına vermişlerdi. Tüm bunlara ve onca tecrübesizliğine rağmen Ali, ısrarla bizimle ilişki kurmaya çalıştı. Ve başardı da. "Büyük Ailesi" ile burada da buluşması onu çok mutlu etmişti.

Ali'nin ilk dikkatimi çeken yanları saflığı, coşkusu ve tam bir halk çocuğu olma özellikleri idi. Artık o da F Tipinin o ilk günlerinin "zorluklarını" "Büyük Ailesi" ile birlikte, yoldaşları ile omuz omuza göğüslüyordu. O dönem bizi sayımları ayakta vermemiz için zorla ayağa kaldırıyorlar, kabul etmeyince saldırıyorlar, her yanımız yara bere içinde kalıyordu.

İlkelerinden asla taviz vermeyenlerden biri de Ali'ydi. O, her daim "Büyük Ailesi" ile birlikteydi. O zor günlerin sınavını başarı ile verdi. Günlük yazı-çizi faaliyetlerinin ve koşuşturmanın, işlerin içindeydi hep. 25-26 yaşlarındaydı. O baskı koşullarının getirdiği direniş ruhunun coşkusuyla hareket etti hep.

Ve yeri geldiğinde tereddüt etmeden Ölüm Orucuna da aday oldu. Yanında olmasak da, gözlerinin içinin güldüğünü ışıdığını biliyorduk... 8. Ekip direnişçisi olarak kızıl bandını o coşkuyla kuşanmıştı. Sonrasında sürecin onun açısından düşündüğümüz gibi gelişmediğini, direnişi bıraktığını öğrendik. Ama zulüm zalimliğini gösterecekti yine. Tecrit altında zulme devam etti Ali'ye karşı.

 

***

 

Ali Şahin’i Yoldaşları Anlatıyor:

 

Hapishanedeki ziyaretler bir çok insanımızın gelişimini ve dönüşümünü hızlandırırdı. Bu insanlarımızdan biri de Ali’dir. Zira O, değişmez ziyaretçilerimizden biri olarak bir yandan bir işte çalışıyor, bir yandan da ne yapıp edip ziyaret günleri kabinlerde oluyordu.

Hemen her görüşte sohbetimiz ağırlıklı olarak öncelik verdiğimiz bir konu üzerine olurdu. Aile ilişkileri üzerine yaptığımız bu paylaşımdan sonra yeni sohbetimizin konusu düzen- devrimcilik üzerineydi. Düzenin insanları bitirdiğinin ve hiçbir şey vermediğinin farkında olan Ali bu konudaki düşüncesini: “Bu düzen insanları herşeyiyle sömürüyor. O kadar emek harcıyorsun, gece-gündüz çalışıyorsun ama eline hiç bir geçmiyor. Sosyal hiçbir faaliyete katılamıyorum. Geriye de sadece mücadele etmek kalıyor” diyerek belirtmişti.

Ali kafasından geçenleri tüm açıklığıyla paylaşırdı. Görüş günlerinin kendisine nasıl bir yaşam sevinci ve kavga için güç verdiğini sık sık dile getirirdi. Ve ziyaretlerin doping etkisi yaptığını söylerdi. Yaptığımız her görüşme onu biraz daha güçlendirmiş ve tercihini belirginleştirmişti. Öğrendiği her yeni şey, onda yaratığı şaşkınlığın yanı sıra coşkusuna da coşku katardı. Örneğin, oturdukları Ümraniye Birlik mahallesini devrimcilerin kurduğunu öğrendiğinde ayaklarının yerden nasıl kesildiğini bu coşkuyla anlatmıştı. Saf, temiz ve öğrenmeye açık bir yapısı vardı.

Ulucanlar katliamının 1. yıldönümü için görüş kabinlerinde yaptığımız anma törenlerinde Ali de ziyaretçilerin arasındaydı. Bu anma programı onun görüş yerinde katıldığı ilk etkinlikti. Anma programı için görüş yerinin duvarları ve ziyaret kabinleri özel olarak düzenlenmişti. Katliamı lanetleyen pankartlar ve flamalar ve şehitlerin resimleriyle donatılmıştı. Tutsaklardan ve ailelerden birer kişi anma sırasında katliamı lanetleyen konuşmalar yapmış ve sloganlar atılmıştı. Son olarak şehitlerimizin isimlerini tek tek okunması ve onlara verdiğimiz sözlerin haykırılması ile program bittiğinde ailelerimiz ve tutsaklar öfkeyle dolmuştu. Görüş yerinde öfkeyle haykıran ailelerin yanı sıra bir çoğumuz gibi Ali’nin de nemlenen gözlerinde öfkenin ve hesap sormanın kıvlcımı patlıyordu. Ne varki görüş saatinin sonuna gelmiştik. Ali bütün öfkesiyle, “F tipi saldırısını durdurmak için elimden gelen her şeyi yapacağım. Hesap sormanın zamanı geldi artık...” diyerek ayrılmıştı.

Ali bu düşüncelerini söylemekle kalmaz. Kısa bir zaman diliminde hesap sormak için hazırlık yapmaya başlar.

Bu arada 20 Ekim 2000’de büyük direniş başlamış ve 20 Kasım’da 1. Ölüm Orucu ekibi törenle bandını takıp yola çıkmıştı. Ailelerimizle yapacağımız ortak bant takma töreni için de yine görüş yerindeydik. Görüş kabinlerinin bulunduğu ziyaret mahşeri bir kalabalıkla dolmuştu. Ailelerimiz de, biz de, sabırsızlıkla, heyecanla törenin başlamasını bekliyorduk.

 Ölüm Orucu Savaşçıları bej-haki renkli pantolon ve etekleri, kımızı gömlek ve kazakları ile tutsakların bulunduğu alandan ziyaret yerine girdiğinde coşku doruğa çıkmıştı. Başlayan alkış ve zılgıt dakikalarca kesilmek bilmedi. Avuçlarını patlatırcasına alkışlayan ve dilleri çatlarcasına zılgıt çekenlerin arasında Ölüm Orucu Savaşçılarına imrenerek bakanlardan biri de Ali’dir.

Bu denli kalabalık ve çoşkulu bir kalabalık beklemeyen direnişçiler biraz mahçup bir şekilde kendilerine ayrılan yere geçerler. Süren alkışlar ise duracak gibi değildir. Ancak, ekip komutanı Ahmet İbilinin tüm ekip adına konuşmaya başlamasıyla durur:

“ Sevgili ailelerimiz yoldaşlar, dostlar, hoşgeldiniz, biz büyük bir zafer ve direniş ailesiyiz, alınlarımıza taktığımız bantlarımızın gücü ve onuru bizi bir kez daha bir araya getirdi. Bu gücü ve onuru bize bahşeden büyük ailemizdir, şehitlerimizdir. Zaferi birlikte kazanacağız. Aslında bantlarımızı taktığımız ilk gün zaferi de kazandığımız gündür, biz kazanacağız...”

Ziyaretçilerimiz arasında bulunan TAYAD’lılardan Gülsüman Dönmez ile Şenay Hanoğlu’da aileleri temsilen çok kısa birer konuşma yaparak; “Zaferi Birlikte Kazanacağımıza” vurgu yaptılar. Ve 1. Ölüm Orucu ekibini selamladılar!

 Ali bu bant takma törenini büyük bir çoşkuyla izlemişti. Tören sonundaki ruh hali görülmeye değerdi. Bambaşka bir Ali olmuştu.

19 Aralık katliamı öncesi ve sonrasında F Tipi saldırısına karşı dışarda yaptıkları eylemler sonucunda 2001’de tutsak düştü.

Ümraniye hapishanesinde tanık olduğu bant takma töreninin coşkusu Ölüm Orucu gönüllüğüne de yansır. Israrlıdır ve bu isteğine kavuşur. 1 Mayıs 2002’de bandını kuşanıp 8. Ölüm Orucu ekibi içinde yerini alır.

Fakat direnişin bir aşamasında zayıflık gösterip bırakmasına rağmen hastahanede ve hapishanede tecrit altında tutulur. Bir süre sonra vücudunda baş gösteren ciddi rahatsızlığın lef kanseri olduğu anlaşılır. Buna rağmen düşman tedavisini yapmadı. Tedavi edilmeyerek öldürüldü.. Büyük direniş devam ederken şehitlerimizin arasına katılan Ali Şahin’imizin anısı önünde saygıyla eğiliyorum...

 

***

 

Bir yoldaşı anlatıyor:

 

O günlerde dışarıda da operasyonlar oluyor ve gruplar halinde insanlarımızı tutuklayıp getiriyorlardı. Genç ve tecrübesiz ama bir o kadar da saf ve temiz insanlarımızdı bunlar. Bu gençlerimizden biri de Ali Şahin'di. Yüzyüze görüşme olanağım olmadı. Ama onun ötesinde Ali ile çok iyi bir diyalogumuz vardı. Hapishane idaresi yeni gelen genç insanlarımızı mümkün olduğunca bizden uzak tutmaya ve onlar üzerinde psikolojik baskı yaratmaya çalışıyorlardı. Ali'yi de hem bizden uzak bir hücreye atmışlardı... Tüm bunlara ve onca tecrübesizliğine rağmen Ali, ısrarla bizimle ilişki kurmaya çalıştı. Ve başardı da. "Büyük Ailesi" ile burada da buluşması onu çok mutlu etmişti.

Ali'nin ilk dikkatimi çeken yanları saflığı, coşkusu ve tam bir halk çocuğu olma özellikleri idi. Artık o da F Tipinin o ilk günlerinin "zorluklarını" "Büyük Ailesi" ile birlikte, yoldaşları ile omuz omuza göğüslüyordu...

 

Geri