Birlikteki yoldaşlarından Bülent Pak Anlatıyor:
Hollanda’da büyümüş, orada okula başlamış, orada Devrimci Solcu olmuş bir yoldaşımızdı. Yani Türkiye’de hiçbir faaliyeti olmamış, yıllarca da ülkeyi yılda bir ay kadar görmüş biriydi.
Yepyeni bir insanımızdı. Hollanda’da devrimci olmanın getirdiği bir olumsuzluk var mı diye özellikle gözlemliyordum. Örneğin, daha demokratize bir kafa yapısı, daha konformist, ne bileyim ya da biraz daha disipline gelemeyecek biri gibi olur diye düşünüyordum.
Ama hayır. Tam tersi asker gibi olunması gereken yerde asker gibi, emir-komutaya bağlı, ‘bize’ uyuma son derece yatkın biri vardı karşımızda, üstelik birçok da meziyeti vardı. Ki bunların hiç sözünü bile etmiyorum. Örneğin: Hollandacayı ve Fransızcayı çok iyi biliyor, Almanca ve İngilizceyi de anlayabilecek kadar biliyordu. Çok zekiydi. Kavrama yeteneğine sahipti. Zorluklara uyumda hiçbir güçlük çıkarmıyordu.
Düşünün, bir kampta nice şöhretler var, her gün yeni bir durumla sorun yaratıyorlardı. Birçoğu da cezalı gelmişti. Aralarında parlıyordu Ahmet… Korkuyorduk ‘saflığı’ bozulacak diye. Özel ilgi gösteriyorduk. ‘Körle yatan şaşı kalkar’ derler etkileniyordu öylelerinden. Çünkü Devrimci Hareketimiz içinde ilk kez bu denli ciddi bir yapı içinde yer alıyordu. Ama aşıyordu sürekli bunları.
Çok çabuk uyum sağladı. İnatçıydı. Öğrenme tutkusu ve merakı ile çok hızlı öğreniyordu. Eğitim devresinin en başarılı öğrencisi oldu. Biraz gamsızdı. ‘Deştik’ biraz. Ömründe sorumluluk alıp bir iş yapmamıştı. Sorumluluk duygulan zayıftı. Rahat yaşamış, sorunsuz büyümüştü.
Duyarlıydı. Saflarımıza duyarlılığı ile gelmişti esas olarak. Araştırıcı bir kişiliği vardı. Bilgiçlik taslamazdı ama kavrayışındaki mekaniklikle nasıl öğrendiyse öyle uygulardı başlarda. Bu yüzden öğrendiğinin özüne uygun inisiyatif de geliştiremezdi. Sık sık öze uygun olun, ezbere, mekanik uygulayıcı olmayın dendiği halde, mekaniklikten kaynaklanan hatalarını kabullenmezdi. Kamp komutanlığı sabırla uğraştı Ahmet’le. Ahmet kafasında da samimi ve doğru bildiğini savunması nedeniyle ilgiyle eğitildi. Sonuçta Ahmet, kampa ilk adım atan Ahmet değildi.
Geleceğin komutan adayı Ahmet oldu…
’91’de Yalçın ile Sivas dağlarına çıktı.
Yalçın’a Ahmet’i sorduğumda şunu söylemişti:
“Canavar gibi, ülkeye geldikten sonra daha bir gelişti. Kafamızda en küçük bir kuşkuyu bile yok etti. Komutan adaylarımızdan birisiydi.”
(Yukarıdaki anlatım, Karadeniz dağlarında şehit düşen Bülent PAK’a aittir.)