Şehit Düştüğü Tarih: 19 Aralık 2000
Şehit Düştüğü Yer: İstanbul Ümraniye Hapishanesi
Doğduğu Tarih: 26 Nisan 1968
Doğduğu Yer: Mersin, Silifke
Mezar Yeri: Çatıbozkır Köy Mezarlığı, Silifke, Mersin
1. Ölüm Orucu ekibi direnişçisi ve aynı zamanda bu ekibin komutanıydı.
19-22 Aralık katliam saldırısında Ümraniye hapishanesinde, saldırıyı durdurmak için bedenini ateşe verdi. Feda eylemini gerçekleştirirken katliamcılara şöyle seslendi; “Ben Ahmet İBİLİ devletin cezaevlerine yapmış olduğu bu operasyonu kınamak, diğer cezaevlerinde ölen arkadaşlarım için ve de bundan sonra arkadaşlarıma yapılacak katliam saldırılarını durdurmak için, tüm cezaevlerindeki operasyonların sona erdirilmesi için kendimi yakıyorum.” Henüz bedenini yeni ateşe vermişti ki, hapishane koridorunda jandarmanın yaylım ateşine tutuldu. Gözü dönmüş katiller koridorun iki yanından her tarafı tarıyorlardı. Bu sırada kendi arkadaşlarını dahi vuracak kadar şaşkın ve şuursuzca ateş ediyorlardı. Ahmet İbili jandarmanın yoğun ateşi sonucu saldırının ilk günü şehit düştü.
Ahmet İbili, Aslen Mersin’e bağlı Silifke ilçesinin Toroslarda bulunan Çaltıbozkır köyündendir.
26 Nisan 1968’de Silifke’de dünyaya geldi.
Üniversiteyi kazanana kadar yazları köye gidip gelmenin dışında Silifke’de yaşadı. Çocukluğu, bu ülkede yaşayan çok sayıdaki insanınki gibi yokluk ve yoksulluklarla geçti. İlkokul ikide çalışmaya başladı. İlk işi, meyve-sebze kasaları imal eden bir hızar atölyesinde çalışmak oldu. Kereste doğrama atölyelerinde, limon ve portakal bahçelerinde, tarla işlerinde, kahvelerde ve çay bahçelerinde garsonluk gibi devrimci olana kadar çok çeşitli işlerde çalıştı.
İlkokulu Gazipaşa ilkokulunda okuduktan sonra Atatürk ortaokuluna girdi. Ortaokuldayken devrimcilerle birlikte hareket etmeye başladı. O zaman devrimciliğe ilişkin sadece yoksullardan yana olduğu, eşit olunduğu, zenginlere karşı olduğu dışında bir şey bilmiyordu belki, ama bu da yeterliydi. Faşistlerle yapılan çatışmalara giriyor, form, panel vb. etkinliklere katılıyordu.
12 Eylül Cuntasını ortaokuldayken karşıladı. Ortaokulu bitirdikten sonra Silifke Lisesi’ne girdi. Bu yıllarda hızla yayılan arabeks furyasından etkilense de devrimci kimliğini de sürdürmeye çalışıyordu.
Üniversite sınavında Erzurum Atatürk Üniversitesi Ziraat Fakültesi Gıda Bilimi ve Teknolojisi bölümünü kazandı. 1985 sonbaharında okula başladı. Burada yurt yasaklarına, kantine yapılan zamlara karşı boykot gibi çalışmaları oldu.
88 yazında Yeni Çözüm okumaya başladı. Daha sonrasında 84 Ölüm Orucu kitabını okuyunca Devrimci Sol’cu olmaya karar verdi.
90 Martında kısa dönemli askerlik yaptı. Sonrasında kültürel, sanatsal çalışmalara katıldı. Seher Şahin’in katledilmesini protesto etmek için TÖDEF’in başlattığı bir günlük açlık grevine çevresindeki gençlerle birlikte katıldı.
Silifke’nin Gündüzler isimli bir köyünde öğretmenliğe başladı.
Aynı dönem kendi iç hesaplaşmalarını tamamlayarak, tamamıyla devrimcilik yapmaya karar verir.
Tarık Koçoğlu’yla 92 sonu, 93 başında, yaklaşık 6-7 ay birlikte oldular. Bu dönemin onun gelişiminde belirleyici bir yeri olmuştur.
Bu dönemde Mersin demokratik komitesinde yeraldı.
93 Ağustos başında, gözaltına alındı, işkencelerden geçirilip tutuklandı. Hapishane çıkışında Mersin’e gelince direk dergi bürosuna giderek, görevlerini kaldığı yerden sürdürdü. Tarsus, Silifke, Mut, Erdemli, her yere yetişmeye çalışıyordu artık.
94 Ekiminde tekrar tutuklandı. Mersin ve Konya Hapishanelerinde kaldı.
95 Mart’ında tahliye olduktan sonra İstanbul Kurtuluş Merkez bürosunda çalışmaya başladı.
1996 ölüm orucunda dışarıdaydı, bürodakilerle birlikte destek açlık grevine başladı. Bu dönem, onun benim devrimcilik yaşamımda en çok etkilendiği dönemdir.
Bir dönem sonra mahallelerde çalışmaya başladı. Bağcılar, Gülsuyu, Beykoz’da görev aldı. Susurluk eylemleri’nde, Gazi, 16 Mart, Newroz ve 1 Mayıs çalışmalarında yeraldı. Bu görevlerini sürdürürken, 2 Mayıs 1997’de tutuklandı ve Ümraniye Hapishanesi’ne konuldu.
Hapishanede eğitmenlik ve daha farklı çeşitli görevler üstlendi. Her direnişin en ön saflarıydı. Büyük direnişin en ön mevzisinde ölümsüzleşti.
***
“Ölüm soğuktur, iticidir. Ama Ölüm yoldaşlarımın, halkımın kurtuluşu olmuşsa, yarimize sarılır gibi sarılırız ona…”
Ahmet İbili
***
Ahmet İbili’nin Gönüllülük Yazısından:
“Elbirliğiyle bu süreçten de başımız dik, alnımız ak çıkacağız.”
Sürecin bu tarzda şekilleneceğini ve partimizin öngördüğü şekilde müdahalemizin olacağını kestiriyordum. Bu açıdan benim için sıkıntılı bir yanı olmadı. Sürece yönelik programımız konusunda söyleyecek çok fazla bir şeyim yok, tamamen katılıyorum.
Emperyalizmin kutsandığı, devrimciliğin tasfiye edilmek istendiği, halkımızın örgütsüz ve öndersiz bırakılmaya çalışıldığı tarihsel bir süreçten geçiyoruz. Bu sürece parti-cephe olarak önderlik edeceğimizden, düşmana geri adım attırıp zaferler kazanacağımızdan, halkımızın Parti-Cephe’mize, devrime olan umudunu büyüteceğimizden en ufak bir kuşkum yok.
Elbetteki bunun bir de bedeli olacaktır. Nasıl ki, bugüne kadar, en küçük şeyi bile düşmandan bedel ödeyerek, zorla koparıp aldıysak, bundan sonra da öyle olacaktır. Hele ki, böylesi bir süreçte ödenecek bedeller daha da büyük olacaktır.
Partimize, önderliğimize, yoldaşlarımıza ve halkımıza olan güvenim tamdır. Elbirliğiyle bu süreçten de başımız dik, alnımız ak çıkacağız. Ülkemiz ve dünya devrim tarihine altın harflerle yazılacak bir zafere imzamızı atacağız. Emperyalizme ve işbirlikçisi oligarşiye karşı nasıl savaşılır, devrimcilik nasıl yapılır herkese bir kez daha göstereceğiz.
Bu süreç aynı zamanda bir saflaşmayı da beraberinde getirecektir. Kimin devrimci olup-olmadığı, kimin halk için mücadele edip etmediği, kimin devrim ve sosyalizmi isteyip istemediği ortaya çıkacak ve sahtekarların maskesi düşecektir. Herkes layık olduğu yeri bulacaktır.
Bunları kendi dışımda bir olgu olarak yazmıyorum. Bu savaşın içinde yer alan ve yer alacak olan biri olarak yazıyorum. Evet, partiye, önderliğe, şehitlere, halka bağlılığın, yoldaşlık sevgisinin, devrimciliğin sınandığı bir süreçte, bir Parti-Cepheli olarak ben nerede olacağım?
Herşeyden önce bütün samimiyetimle belirtmeliyim ki, iradem ve hayatım üzerindeki tasarruf tamamen Parti-Cephe’mize aittir. Benim düşüncem sorulacak olursa, savaşın ön cephesinde yer almak istiyorum. Hayatımı ortaya koymak, beni devrimcileştiren, toplum içinde saygınlık kazandıran parti-Cepheme vefa borcumdur. şehitlerimize, halkımıza olan bağlılığım ve saygımın bir gereğidir. Partimiz ölüm orucu gibi tarihsel bir eylem içinde olmamı layık görürse ölüm orucu ekibinde yer almak istiyorum. Bu talebimizin karşılanmasının beni mutlu edeceğini bilmenizi isterim.
Onurum, namusum, devrimci kişiliğim üzerine söz veririm ki; şehitlerimizin, partimizin, önderimizin, yoldaşlarımızın, halkımızın yüzünü kara çıkartmayacak, onlara layık olacağım.
25 Mart 2000
Ahmet İBİLİ
***
Ölüm Orucu Direnişçisi Seçildiğindeki 13 Kasım Tarihli Konuşmasından:
Öncelikle bana Ölüm Orucu Savaşçısı olma onuru verildiği için teşekkür etmek istiyorum.
Yaklaşık 10 yıldır Parti-Cephe ailesinin içindeyim. Ve büyük ailemiz içinde olmaktan hep mutluluk duydum. Ailemizin dışında bir yaşamı hiçbir zaman düşünmedim. Devrimciliği, halkını ve vatanını sevmeyi, kelimenin tam anlamıyla onuru, namusu, adaleti burada öğrendim. İnsana verilen değeri gördüm, yaşadım. İnsanca yaşamanın hazzına vardım. Yaşadığım bunca güzellikler mücadelenin doğasında varolan zorluklar karşısında hep güç verdi.
Evet, partim ve önderim benim için büyük bir güç, büyük bir güvendir. Bu güvenle yaşamım da dahil herşeyimi adadım. Gönül rahatlığıyla, “Yaşamım üzerindeki bütün söz ve karar hakkı Partim’in ve Önderim’indir” dedim. Tarihimizden ve kendi deneylerimden biliyorum ki; partim ve önderim her zaman bizim iyiliğimiz için uğraşmış, iyi ve kötü günlerimizde hep yanımızda olmuş, hep daha iyi bir insan ve devrimci olmamız için çalışmıştır.
Bizim en büyük gücümüz de budur. Devrime ve halkın iktidarına kilitlenmiş, kitlesinden kadrosuna kadar birbiriyle bütünleşmiş bir parti ve önderlik. Bu gücü kimse yenemez, yok edemez. Devrimcilik hayatım boyunca, yaptıklarımda-yapamadıklarımda bu güç hep yanında oldu. Elimden tuttu, emek harcadı, yol gösterdi ve bugünlere getirdi.
Bunun için partime ve önderime büyük bir vefa borcum var. Vefa borcumu ödeme fırsatını bugün elime geçirmiş bulunmaktayım. Bunun için de çok mutluyum. Emperyalizmin ve faşizmin bizler nezdinde halkı teslim alma saldırısına karşı ben de diğer Ölüm Orucu Savaşçısı yoldaşlarım gibi hiç tereddüt etmeden canımı feda edeceğim.
Partimizin ve önderimizin biz özgür tutsaklara olan güveninin tam olduğunu biliyoruz. Bu güveni boşa çıkarmayacak ve size layık olacağız. Düşmanı bir kez daha rezil rüsva edip, zaferi partimize, önderimize, şehitlerimize ve halkımıza armağan edeceğiz.
Hakkında Daha Geniş Bilgi İçin…